Hayatınızı film yapacağız deselerdi, sizi kim oynasın isterdiniz?

Yazan: Müge Çevik

Hepimiz hayatımızın en azından bir döneminde yaşadıklarımızın “anlatsam roman olur” ya da “tam film” kıvamında olduğunu düşünmüşüzdür. Doğrudur da, hepimizin hayatı ayrı masallar, ayrı romanlar ve senaryolar içerir.

İnsanın hayata dair konusu iki elin parmaklarını geçmez saysak, ama içeriğe ve baş roldeki kahramanlara gelince her insanın öyküsü kendine özgü ve eşsizdir. Ancak, kaçımız bu eşsizliğin farkında?

Şimdi, sizden ricam, aşağıdaki soruları tek tek ve yanıtlaya yanıtlaya okumaya devam etmeniz. Lütfen cevaplayarak, en azından birkaç saniye üzerinde düşünerek diğerine geçin. 

  • Hayatınızı bir film yapacak olsalardı, sizi kimin oynamasını isterdiniz?  Yerli, yabancı? Çok meşhur bir oyuncu mu yoksa bir yeni yetenek mi? Düşünün kim? Ya da nasıl biri?
  • Bu film, komedi mi dram mı? Macera mı aksiyon mu? Ne tür bir film olurdu?
  • Ana teması ya da ana fikri ne olurdu? Neyi savunuyor olurdu film?
  • İzleyenlerde bırakmak istediğiniz duygu ne olurdu? Hayal edin. Sinema salonundan sizin hayatınızı izleyip çıkan insanlar kendi aralarında film hakkında ne konuşuyor olsun isterdiniz?
  • İzleyenlerin aklında sadece tek bir cümle  kalacak olsaydı ve bu cümleyi siz yazıyor olsaydınız, ne yazardınız?

Eminim pek çok yaratıcı fikir ürettiniz. Türkan Şoray, Audrey Hepburn ya da genç bir yıldız mı seçtiniz kendinizi oynasın diye?  Tarık Akan, George Clooney ya da yeni jönlerden biri mi? Size, bu ismin nesi cazip geldi acaba? Neden kendinizi düşünmediniz kendi filminizin başrolünde?!!!

Seçtiğiniz isim her kim olursa olsun, iki nedenle seçtiniz; ya onun gibi olduğunuzu düşündüğünüz için ya da olmak istediğiniz için. Bende size şimdi diyorum ki, bu film sizin hayatınız, yani hayatınızın başrolü zaten sizin!!! Kim olmak isterseniz o olmakta özgürsünüz, neden bir başkasının özellikleri ile kendinizi yaratmayı seçiyorsunuz?

Film dediğimde aklınıza daha çok acıklı anılar gelmiş olabilir ve belki de insanlar acınızı zorluklarınızı görsün diye dram dediniz. Ya da çok inişli çıkışlı olduğunu düşündüğünüz için aksiyon, macera. Bilim kurgu deyip gerçeklikten mi uzaklaştınız yoksa? Neden,  bir belgesel olarak kendi hayatınıza dışarıdan bakmayı seçmediniz?

Çünkü, günlük hayatta yapmaya alıştığımız hep bu da ondan. Biri benim yerime bir şeyler yapsın, beni anlasın, beni anlatsın, benim hayatım düzelsin, değişsin, insanlar da beni izlesin….ama ben hiçbir şey yapmayayım. Mümkünse de oturup kendime üzüleyim biraz.  Çoğunlukla böyle yaşamıyor muyuz hayatı? Tekrarı olmayan sahneler çektiğimizi, kendi filmimizin başrol oyuncusu ve hatta yönetmeni olduğumuzu bile unutarak. Kimi istersek filme alabileceğimizi kimi istersek de çıkartabileceğimizi hiç düşünmeden.

Vermek istediğiniz mesaj ve insanların sizin, pardon filminizin:), ardından ne hissetmesini istediğinizi ise şimdi lütfen bir daha düşünün.  “İyi insandı”, “Çok çekti”, “Yazık, hiç yüzü gülmedi” gibi şeyler mi; yoksa “herşeye rağmen azmi inanılmazdı”, “Tüm yaşadıklarına rağmen, hep bir çıkış yolu buldu” gibi şeyler mi?

Bu kısmına karışamam, ve sizin adınıza hayatınızı ne için yaşadığınıza karar veremem. Hatta, sizin kendi hayatınızda yan rollerdeki birinin sizden rol çalmasına da mani olamam. Sadece, bu film tek çekimlik ve sizin diyebilirim.

Bu filmin ne çekerken, ne oynarken ne de yazarken tekrarı yok!

“Olmadı baştan”ı yok.

Yazan, yöneten, oynayan da herkes kendisi. Şimdi cevaplarınızı bir kez daha gözden geçirin lütfen, siz ortaya çıkan filmden memnun musunuz?

Senaryoyu değiştirmek, baş roldeki karakterin başına bir saksı düşürmek sureti ile gözlerinin açılmasını ve görmesini sağlamak, senarist olarak elinizde. Ne de olsa, film dünyasında her şey mümkün…haydi asılın yaratıcılığınıza…