İkinci kariyer sorularla başlar!

Yazan: Neslihan Erdoğdu

30’ lu yaşların ortasında bir haller oluyor çoğumuza…

Yaptığımız iş ıstıraba dönüşüyor hele de iş ortamımız, arkadaşlarımız ya da amirlerimizle de sıkıntılarımız varsa vay halimize…

Hem içimiz hem dışımız kaynıyor demektir ki çok sürmez kopuş… Yaşadım da ondan biliyorum.

Nasrettin Hoca hikayesindeki gibi; hoca bir gün damdan düşmüş çevredekiler  doktor bulmak için telaşa kapılırken, hoca doktor istemem bana “damdan düşen birini getirin” der.

Aynen öyle damdan düşen biri olarak damdan düşecekleri ve aşağı yukarı neler olacağını biliyorum.

Derdim bu noktada biraz omur vermek aslında.

Biraz geriden başlayacak olursak çocukken yaşımız geldiğinde okula başlıyoruz, belki en yakın belki en iyi, belki en pahalı, belki en havalı, belki sıradan bir okul bu.

Okul  hayatı  bizim dışımızda her şeyi öğretmeye çalışıyor bize…Matematikten kimyaya, biyolojiden tarihe, yabancı dilden dilbilgisine bin türlü bilgi bombardımanına tutuluyoruz da kimse bize kendini tanı anla, derinleş demedi, biz de çocuklarımıza demiyoruz. Okullar bitiyor, işler bulunuyor, önceler fena değil, bazı havuçların etkisiyle geçen yıllardan sonra “maymun gözünü açıyor” Bu bir şarkı sözüymüş de aynı zamanda ve bu şarkıyı tam da anlatmaya çalıştığım durumda olan bir katılımcı söyledi bana bir eğitimde.

Bir kısmımız gözümüzü açıyoruz, bir kısmımız içinse bu pek mümkün olamıyor. Mutsuzluğunu ve memnuniyetsizliğini görmezden gelemeye çalışanlar olduğu gibi bazıları da hiçbir farkındalık yaşamaksızın otomatik bir döngü içinde yaşamını tamamlayabiliyor.

Aslında konu tam da farkındalığı ve memnuniyetsizliği olanlarla ilgili…Yani damın kenarına gelmiş düşmek üzere olanlarla…

Şimdi damdan düşmenin iyi mi kötü mü olduğuna  bakalım…Kim bilebilir? Tıpkı hikayede olduğu gibi;

Adamın şahane bir atı var Kral bana sat diyor satmıyor,t bir gün kayboluyor köylüler” vay akılsız böyle olacağı belliydi bak kralın adamları çaldılar” diyorlar, adam da “kim bilebilir” diyor sonra at 12 tane başka şahane atla geri geliyor, köylüler yanılmışız diyorlar sen haklıymışsın, adam yine “kim bilebilir” diyor sonra yeni iyi bir şey oluyor, kötü bir şey derken hikaye uzuyor.

Mevcut işimizi bırakıp adım atacağımız alanda neler olacağını kim bilebilir?

Kimse bir tek sizin iç sesiniz onu kuvvetle yapmak istiyorsa denemeye değer bir fırsat vermek lazım. Ancak hemen söyliyeyim sizi vazçirmek için seferber olanlar olacak. Hem içerde hem dışarda.

Dışardan çok ses çıkacak, bir yandan da iç sesiniz diyecek ki “ ya olmazsa”, “ya başaramazsam evdeki pirinçten de olurum”, “ama şimdiki gibi şunu bunu da yapamam” gibi…

Burada kritik şey sizin yapacağınız seçim ve neyle yapacağınız sadece akılla mı, yoksa iç sesinize güvenle mi, yoksa bir çok şeyi dikkate alarak mı?

Benim tam 8 ayımı aldı ve çok yıprandım ama bunun daha kolay yolları olduğunu biliyorum artık…

Ve öğrendiğim ve bildiğim  bir başka şey de şu oldu eğer bir adım atarsak mutlaka niyetimize dair doğru bir şeylerle karşılaşıyoruz. Fırsat, insan, bilgi mutlaka bir şey bir yerde bize denk geliyor ve belki hayatımız değişiyor, öyle çok örnek var ki. Hatta belki bu yazı bile birisi için böyle olabilir.

Eğer içinizde böyle bir kıpırtı, huzursuzluk varsa onu görmezden gelmek yerine kulak verin çünkü o hiç susmayacak…Ta ki siz kulak verene kadar…Bence geç kalmak en kötüsü…

Hadi size kolay gelsin.