Fark Yaratan Anne Baba
Röportaj: anneyiz.biz
Fazla mı kasıyoruz acaba, teknolojinin dozu ne olmalı, anne olmak kitaptan öğrenilir mi? Fark Yaratan Anne Baba kitabının yazarı yönetici koçu Neslihan Erdoğdu’ya ebeveynlik sürecimde kafama takılan soruları sordum.
Ebeveynlik sürecimde çok sayıda kitap okudum, yeni yazarlarla, psikologlarla ve çocuk gelişim uzmanlarıyla tanıştım. Her şeyden biraz öğrendim ve aslında çocuğumu büyütürken kendi yolumu çizdim. Çünkü ben tektim ve çocuğum da öyle… İşte bu yıl son okuduğum kitaplardan biri de birçok şapkaya sahip Neslihan Erdoğdu’nun kitabı “Fark Yaratan Anne Baba” oldu. Ebeveyn ve Çocuk Zirvesi’nde de kendisiyle biraraya gelince bu söyleşiyi yapmak şart oldu. Yönetici koçu, yazar, anne, ebeveyn danışmanı. Erdoğdu samimiyetle tüm soruları yanıtladı. Bana kalan en önemli şey “fazla kasmadan ara ara ben ne yapıyorum diye sorarak, kendine vakit ayırmayı ihmal etmeden ve çok severek çocuk yetiştirmek” Bakalım sizlere ne kalacak?
Direkt konuya girmek istiyorum. Bir ebeveyn nasıl fark yaratır ?
Çocuğuna özel bir ebeveyn olursa fark yaratır. Elbette ki olumlu anlamda. Olumlu noktalara bakarak, çocuğumuzu özel, biricik ve tek görerek, onun özelliklerini birlikte keşfederek fark yaratan bir ebeveyn olabiliriz.
İdealinizdeki çocuğu yetiştirmek diyorsunuz ya. Bu biraz çocuğu “malımız” gibi görmek değil mi? Çocuk bir anne babanın ideali olabilir mi?
Aslında bu ifadeyi ben de sevmiyorum ve ilk kez itiraf edeceğim ki bu yayıncımın ısrarıyla alt başlık olarak giren ve belki de sizin gibi pek çok kişide negatif duygu uyandıran bir ifade. Bununla beraber “ideal” kavramını değerler boyutunda düşündüğümüzde idealimizde bir çocuk olmalı zaten. Örneğin benim çocuğum “doğaya saygılı olsun” bir ideal olabilir bir anne baba için… İdealimizdeki çocuk derken istediğimiz gibi şekil vereceğimiz, çekiştireceğimiz bir tutumdan bahsetmiyorum ben, hatta bu tutumu da olabildiğince eleştiriyorum… Anne babalar olarak ideallerimiz olmalı değer boyutunda ki bunu “vicdanlı çocuk yetiştirmek” başlığında ele alıyorum kitapta.
Her çocuk ayrıdır ve anne-aba davranışı da ona göre değişir. “Ebeveyn olmak” kitaptan öğrenilir mi sizce?
İlk sorudaki cevabımda bu “biricikliğe” dikkate çekmek istemiştim ben de. Hepimiz o kadar tek ve biriciğiz ki bir kitap herkese hitap edemez elbette… Ancak bazı kitaplar bilimsel çalışmalar üzerinden fikir ve bilgi veriyorlar bize ki biz ebeveynliğimize onları dayanak yapabiliyoruz. Fark yaratan anne baba kitabı ise anne babaların kendi cevaplarını bulabilmelerine yardımcı bir kitap, bu kitapta bilgiden çok okuyanda farkındalık ve açılım sağlayacak çok sayıda soru var. Hatta bir okuyucu bana şöyle bir geri dönüş yaptı “Elime aldığımda hiç bu kadar uzun zaman alacağını düşünmemişim. Kitabınızı tamamlamam bir yılımı aldı” ders gibi çalışmış çünkü, sorduğum sorulara kafa yormuş, yazmış çizmiş. Evet ebeveyn olmak kitaptan öğrenilemez ama bize ufuk açarlar.
İYİ ANNE BABA OLMAK
Herkes iyi anne baba olma telaşında. Fazla mı “kasıyoruz” sizce yoksa bunlar doğal telaşlar mı?
İnancım şu ki biraz abartıyoruz gerçekten. Onbinlerce yıldır çocuklar dünyaya geliyor ve büyüyorlar. Sanırım bu bizim toplumumuzda ve belki büyük şehirlerde daha odak bir konu. Bir anne babanın en temel sorumluluğu öncelikle çocuğun güvenliğini sağlamak ve hayatta kalması için onu eğitmektir. Sonra ikincil sorumluluklar devreye girer, “hayırlı evlat” yetiştirmek gibi toplumsal bir sorumluluk. Bu noktada ideallerimizi tanımlamalıyız. Kendi ayakları üzerinde duran, ilkeli, evrensel değerlere sahip, vicdanlı vs. Bana göre anne babanın topluma bıraktığı miras çocuğudur ve burada en çok dikkate alınması gereken nokta ise nasıl bir miras bırakmak istiyorum? Sonrası buna göre akacak…
Bu kitabı size yazdıran şey neydi?
Bana bu kitabı yazdıran sorumluluktu ve fayda yaratma zihniyeti idi. Çocukları ve anne babaları suçlarken ve eleştirirken bulur oldum kendimi ve bir gün bir anne tavrıyla karşılaştığımda -ki kitapta anlattım bunu- dedim ki çocuklara kızmak da düpedüz haksızlık… Bu noktada tek sorumlu anne babalar, çocuklar onların çıktısı. Madem çok biliyorsun; konuşmaktan, şikayet etmekten ve suçlamaktan fazlasını yap bakalım dedim kendime. Onca yıl anne babalarla, çocuklarla çalıştın, iş dünyasına koçluk yapıyorsun, eh bir de evlat sahibisin madem… Bir sürü gözlüğün var ve değişik merceklerle yaz ki bir kişiye bile etki etsen, küçücük bir katkı olsa yazdıkların şu andakinden daha fazla bir fayda yaratırsın dedim ve başladım.
“Hayat ileriye doğru yaşanır, geriye doğru anlaşılır” kitabınızda da yer verdiğiniz söz. Benim kızım 4 yaşında sizin sanırım 24. Sizin durduğunuz yerden baktığınız neler anladınız. Bana öğütleyeceğiniz en önemli şey nedir?
Aslında öğüt vermekten çok kendi pişmanlıklarım üzerinden bir şey söyleyebilirim. Aslında kitapta da var “keşke kıyafetleri ütülü olmasaydı da daha çok gülseydi, daha çok anı biriktirseydik” gibi bir cümle…. İnanın her birimizin cevapları kendimizde. Ancak acı olan vakit geçtikten sonra bu cevapları bulmak. Size de sıkça sorgulayarak, bu yaptığım neye hizmet ediyor, bu bana ne sağlıyor diye sorarak ara toplamlar alarak ilerlemenizi öneririm.
Çalışan anne-babalar kendini suçlu hissettiği için oyuncak, çikolata vs almalarını haklı bir şekilde eleştirdiniz. Size katılıyorum ancak farklı bir konuyu sormak istiyorum ( kendimden örnek) . İş dönüşü oyuncak almıyorum ama evde olduğum her an onunla oynamak, birlikte bir şey yapmak için çabalıyorum. Genelde de yapıyorum. Sizce bu noktada da yanlışlık var mı?
Aslında birazcık var. Bunu bende yapmaya çalıştım öncelikle çok yıpratıcı sizin/bizim açımızdan çünkü kendimize zaman kalmıyor. Kalabiliyorsa (erken uyuyan bir çocuksa mesela) ne ala… Ancak işten döndükten sonraki tüm zamanı ona ayırmak öncelikle kendinizden vazgeçmek sonra da çocuğunuza bencillik tohumları ekmek demek. İşten dönünce annem sadece benimle ilgileniyor, bir süre sonra ilgilenmeliye dönüşecek ister istemez. Aslında böyle bir kabul çok sağlıklı değil. Kaldı ki bizdeki bu bilinçaltı ya da üstü suçluluk duygusunu onlar da hissedip çözüyorlar ve hatta kullanıyorlar. Çocuklar çok acımasızdır.
YENİ ANNELERE TAVSİYELER
Yeni anneye söyleyeceğiniz bir cümleniz olsa ona ne öğütlerdiniz?
Çocuğunuzu bütün olarak görün, tanıyın ve keşfedin.
Teknolojinin dozu ne olmalı?
Silikon vadisi CEO’larının çocukları kadar geç tanışmalılar, çok kolay öğreniyorlar, geri kalırlar falan gibi bir derdi olmasın anne babaların. Şimdilerde çok moda olan robotik kodlama vb gibi teknolojik yarışlar anlamsız. Belki 10 yıl içinde tüm bilgisayarlarımızın çöp olacağı söyleniyor çünkü çok yeni bir teknoloji geliyor ve bunlar uyumlu olmayacak.
Pozitif disiplinden bahsetmişsiniz? Nasıl uygulanır pozitif disiplin?
Pozitif disiplin çocuğun değiştirmesi gereken davranışlarından öğrenme fırsatı yaratan, kendisine saygı duyulduğunu bildiği, özgüvenini zedelemeyen bir disiplin şeklidir.
Örneğin;” sana kaç kere odanı dağınık bırakma dedim, çabuk odana gir ve bir daha çıkma…. Çocukta istendik bir davranış yaratma niyetiyle belki ( odasını toplaması) söylenen ancak hiç de bunu sağlamayacak bir tutum. Bunun yerine “odanı toplamanla ilgili pek çok kez konuştuk ve görüyorum ki bu konuda sen aynı noktadasın… Acaba bu konuyu nasıl çözümleriz? Sen anne olsan nasıl davranırdın ya da ne hissederdin? Gibi sorularla çocuğun konunun içine çekildiği bir kural koyma.
Ödül ve ceza konusunda benim gördüğüm kadarıyla kafalar çok karışık. Ebeveynler arada kalıyor. Bu konuda pratik bir öneriniz var mı?
Galiba yukarıda söylediklerim biraz örnek oldu ancak… Benim kitapta altını çizdiğim başka bir kavram daha var DENGE. Ödülde de cezada da dengeli olmalı ve özellikle anne baba olarak kendimizi fazla yukarıda görerek abartmamalıyız derim.
Son olarak çocuğu sınava girecek ebeveynlere nasıl bir tutum önerirsiniz?
Sınav dediğimiz konuyu da fazla abartıyoruz yani DENGE bozuluyor. En kötü ne olur sorusu işe yarar mı bilmiyorum ama ben kızımı sadece potansiyeli çerçevesinde zorlamıştım daha doğrusu yönlendirmiştim. Ancak biliyorum ki özellikle anneler acayip abartıp hem kendilerini hem çocuklarını hem de aralarındaki ilişkiyi ve aile yapısını yıpratıcı şekilde davranıyorlar. Yapmasınlar, X ya da Y okulunu kazanmadan da hayatta başarılı olmak mümkün. Google çalışanlarının yüzde 30’u üniversite mezunu değil, belki bu biraz fikir verir.
Bir de başarı tanımını çocuklarının potansiyeline göre kurgulasınlar, dışarıdaki bir referans noktasına göre değil.Ve bir şey daha sonuç ne olursa olsun çocuklarını çok sevdiklerini ve seveceklerini hissettirmeleri çok önemli.