Koçluğu doğru anlama yolunda…
Yazan: Neslihan Erdoğdu
Koçluk kavramı ülkemizde son 15-20 yıl içinde gündeme gelen ve çoğu kez de yanlış olarak anlaşılan bir kavramdır. Bu yanlış anlaşılma ya da doğru anlatamama durumunun çeşitli nedenleri olmakla beraber, bu yazıyı koçluğu doğru anlatmak konusunda bir çaba, bir adım olarak kullanmak istedim.
Koçluk disiplinler arası bir yöntem ve çok işlevsel. İşlevsel olmasının nedeni koçluk dinamiklerinin doğru kullanılmasına bağlı ki bu üzerinde derinleşilmesi gereken bir nokta…
Disiplinler arası bir yöntem derken kastım; pozitif psikoloji, hümanistik felsefe ve felsefenin diğer alanları, yönetim bilimleri, nörobilim, sosyoloji gibi farklı alanlardan beslenmesi ile ilgili. Aslında tüm bu alanlar insana dair bilgiler üretir ve insana fayda sağlamaya odaklıdır.
Koçluk pek çok bilgi ve uzmanlık alanından beslenirken koçluğu “Juice ile Bebek’te koşmak ya da danışanı ile alış veriş yapmak” gibi basit bir noktaya indirgemek haksızlık olur. Bu örnekler koçluk trend olduktan sonra birkaç ünlünün kendine prestijli bir iş yapıyor havası vermek istemesi ile doğan ancak popülerlik etkisi ile buraya yapışan ve algı oluşturan talihsiz örnekler oldu.
Koç olmanın çok kolay, kazançlı olarak görülmesi, denetimsizlik, sınırların net olmaması ve trend olan bir çok kavramın sonuna koçluğun eklenmesi ile “doğum koçu, ölüm koçu, seks koçu, oyuncu koçu, makyaj koçu, mucize koçu” gibi koçluk alanıymış gibi algılanan ancak koçlukla ilgisi olmayan uydurma koçluklar çıkınca mesleki itibar zedelendi.
KOÇLUK MESLEĞİNİN DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI ÇALIŞTAYI RAPORUNDA’n alıntı yaparak aşağıdaki bilgilere göz attığımızda koçlukla ilgili şu bilgilere ulaşabiliriz.
“Üniversitelerin konuya dâhil olması ile koçluk bilimsel bir taban kazanmıştır. Cambridge ve Harvard Üniversiteleri’nin her ikisinde de koçluk enstitüleri vardır. Günümüzde Sydney Üniversitesi Psikoloji Bölümünün yaptığı bilimsel katkılarla koçluk, dünyada disiplin haline gelmiştir. 2001 yılında 1000 Amerikan firmasının yaklaşık 50-60’ı aktif olarak koçluğu uygularken 2011 yılına gelindiğinde bu sayı 600’ü geçmiştir. Hâlihazırda 32 000 civarında ICF üyesi koç bulunur. Türkiye’de tahmini koç sayısı 20 000 in üzerindedir.”
Fütüristlerin yaptıkları çalışmalara göre 2050 yılında ayakta kalacak mesleklerden biri de koçluktur.
Meslek derken de 2013 yılında mesleki yeterlilik kurumu tarafından meslek olarak tanındığından bahsetmek de gereklidir.
Koçluğun 2050 yılında ayakta kalacak bir meslek olmasının temelinde yatan unsur ise işlevselliğidir. Başlarken de belirttiğim gibi işlevselliği ise koçluğun dinamiklerinin doğru kullanılmasıdır.
İş dünyası bir yatırım yapacaksa, yatırım yaptığı şeyin işlevselliğini önemser. Bugün global pek çok şirketin yönetici koçluğu hizmeti için yılda 150,000-1,000,000 US$’lara kadar geniş bütçeler ayırdıklarını biliyor musunuz?
Manchester Inc. tarafından yapılan bir araştırma. Bu araştırmanın sonuçları; koçluğun fazlasıyla işe yaradığını göstermiş. Bu araştırmaya göre koçluk programlarına/sistemine yapılan yatırımın geri dönüşü (ROI- Return on Investment) yapılan ilk harcamanın 5.7 katı olarak bulunmuş. Aynı araştırmaya göre, bu hizmeti alan yöneticilerde de kriz yönetimi motivasyon, konsantrasyon, vizyoner duruş, süreç yönetiminde başarı gibi bireysel ve kurumsal pek çok kilit noktada çok olumlu gelişmelerin gerçekleştiği görülmüş. Bu çalışmaya göre yöneticilerin;
- % 77’sinde astlarıyla olan ilişkilerde iyileşme
- % 61’inde iş tatmininde artış
- % 67’sinde takım çalışmasında artış kaydedilmiş
Koçluğun işlevselliğini rakamlarla desteklediğimize göre de işlevselliği sağlayan doğru dinamiklere göz atabiliriz.
Koçluğun doğru dinamikleri; karşımızdaki kişiyi tam ve eksiksiz görmek, potansiyeline inanmak, eşsiz ve değerli görmek ve öyle davranmak…
Kulağa hoş bir o kadar da olanaksız geliyor değil mi?
Birine koçluk yapıyoruz ama onu tam ve eksiksiz görüyoruz, sanki bir çelişki var gibi? Tam ve eksiksizse bize neden ihtiyaç duysun diye düşünülebilir…Bunu düşünenler koçluğu bilmeyenlerdir. Çünkü koç bir bilgi vermek, bir şey öğretmek için orada bulunmaz. Danışanın bir gelişim alanı vardır ve bu alanla ilgili ulaşmak istediği noktaya varması için ona eşlik eder, bunu yaparken de karşısındakini tam ve eksiksiz görmesi halinde akıl vermez, yol göstermez, bu doğru bu yanlış demez, yargılamaz. Yargılanmayan, akıl verilmeyen, kabul edilen, desteklenen, dinlenen bir danışan da gelişim alanı ile ilgili bilgilere, süreç içinde koçun sorularıyla kendisi ulaşır.
Koç bilir ki danışan eşsiz ve değerlidir ve ihtiyacı olan tüm kaynaklara sahiptir. Bu da çok iddalı…
Her birimiz gerçekten tek ve eşsiziz, her ne yapıyor olursak olalım, her nasılsak olalım biriciğiz. Bu biriciklik, bizi birbirimizden üstün ya da aşağı kılmayı engeller. Birbirimizden üstün ya da aşağıda olmadığımızın kabulü ise yan yanalık ilişkisini doğrur ve sürdürür. Bu ilişki içinde koç danışana yol arkadaşlığı ederken soruları ile onu geliştirir ve potansiyeliyle buluşmasına destek olur.
“İhtiyacı olan tüm kaynaklara sahiptir” ifadesi de iddialı ancak şöyle bakalım…Örneğin benim Everestte tırmanmak gibi bir hayalim yok, oysa pek çok kişi bunun için yıllarını veriyor. Eğer Evereste tırmanma hayalim olsaydı ve ama nasıl yapıcam, şu da eksik bu da lazım desem bile bu konuda bir potansiyelim olduğundan söz edebilirdik. Eğer bir hayal, bir tutku varsa bilin ki orada o konuya dair bir potansiyel vardır. İşte koçun görevi bu potansiyeli açığa çıkartmak, parlatmak ve yakıt olarak danışana sunmaktır.
Bir koç ile çalışıldığında hem dinlenmiş, hem anlaşılmış, hem keşfedilmiş, hem sorumluluk almış, hem eyleme geçmiş, hem de kendini gerçekleştirme yolunda büyük adımlar atılmış olur. Kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyen insan ise mutludur. Ve biliyoruz ki hepimiz mutlu olmaya ve mutluluğa ulaşmaya çalışıyoruz.
Son nokta olarak; koçluk mutluluğa götüren bir yolculuktur desek abartmış da olmayız.