İnsan Odaklı Yaklaşımlar Arttıkça Önemi Anlaşılan Koçluk
Yazan: Neslihan Erdoğdu
2000’li yıllarda iş hayatında rakamlar, hedefler ve performanslar öncelikliyken bugün daha insani konular önem kazandı ve konuşulur oldu. Çalışan memnuniyeti, çalışan markası, çalışan deneyimi, değer odaklı yönetim, esenlik, mutluluk gibi kavramlar gündemde.
Değişen iş dünyasının gerçekleri mi oldu? Yani kazanmak, kar payının artması, büyüme vb. kavramlar artık önemli değil mi?
Elbette şirketler varoluşları gereği kazanmak ve kar etmek için mücadele etmeyi sürdürüyorlar bununla beraber iş dünyasına dair pek çok dinamik değişti ve değişmeye de devam ediyor.
Aslında şirketlerin gündeminde değişim, dönüşüm, hız ve verimlilik kavramları daha çok yer alıyor ve bunları sağlayanlar ticari hayatta kalabiliyor sağlayamayanlar ise ya batıyor ya da satılıyor… S&P 500 şirketlerinin 1950’lerdeki ortalama ömürleri 60 yılken şimdilerde bu süre 15- 20 yıla düştü. Bu süre içinde Fortune 500 de kalabilen şirketlerin oranı da %10 oranında.
Hal böyle iken hayatta kalabilmenin şirketin özdeğeri olan insan kaynağına gözler çevrildi.
Çünkü, yeni fikirler üretebilen, yaratıcı, esnek, sorumluluk sahibi, hayatını dengeli sürdüren, yapıcı ve iş birlikçi ilişkiler kurabilen, anda kalabilen, duygu yönetimi yapabilen, yapıcı ve olumlu zihniyete sahip ve henüz yapa zekaya devredilememiş son derece insana has özellikler ve yetkinlikler arıyor iş dünyası… İş süreçlerinin mekanik olarak düzenlenmesi ya da teknoloji ile hızlandırılmasının, kolaylaştırılmasının önemi ancak insanla bütünleştiğinde anlamlı sonuçlar üretebiliyor.
Yalın ya da Çevik yönetim anlayışları ivme kazanırken yöntem ya da sistem ne olursa olsun onu uygulayacak insanı dönüştürmek önem kazanıyor.
Tam da bu noktada insanı dönüştüren bir yaklaşım var ki istediğiniz yönetim anlayışını kullanın ama insanı işin içine katmazsanız ve insanın zihniyetine dokunmazsanız sonuç alamazsınız.
İnsanı dönüştüren, değiştiren yaklaşım ise KOÇLUK…
Koçluk; yerli yersiz ya da bile bilmeye kullanıldığından biraz deforme olmakla beraber, ne işlevi ne de önemi değişmedi…Değişeceğe de benzemiyor.
Koçluk kavramı ülkemizde bile eskimeye başladı ancak ne hala doğru anlaşıldı ne de doğru kullanılıyor.
En baştan başlarsak önce koçluğun ne olmadığına dair saptamalarda bulunalım…
- Koçluk; bir bilgilendirme, öğretme süreci değildir.
- Koçluk; yönlendirme ya da rehberlik yapmak değildir.
- Koçluk; doğruyu ya da yanlışı dikte eden bir süreç değildir.
- Koçluk; akıl verme, karar aldırma desteği de değildir.
- Koçluk; iyileştirme süreci ise hiç değildir.
- Bir de ne olduğunun altını çizmek gerekirse;
- Koçluk; kişiye onun eşsizliğine inanmak ve değerini kabul ederek ihtiyacı olan tüm kaynaklara sahip olduğu bilinci ile onun kendi cevaplarını bulmasına eşlik etmektir.
- Koçluk; kişinin potansiyelini fark etmesine katkı sağlamak, kaynağın ve çözümlerin kendisinde olduğu kabulüyle yol almaya çalışmaktır.
- Koçluk; kişinin gerçekleri ve gündemleri ile ulaşılmak istenen hedefe gidebilmektir.
- Koçluk; kişinin hızına ve gündemine uyum sağlamaktır.
Koçluğun akıl vermeden, yol, yön göstermeden, sabır ve inançla kişinin potansiyeline ulaşmasını sağlamak ve sonuç elde etmek anlatması zor, yaşandığında ise oldukça dönüştürücü ve geri dönülmez farkındalıklar ve fayda sağlayan bir süreçtir.
Nasılları yolları, yöntemleri elbette var…
Konuyu Ian McDermott ve Wendy Jago’nun, “Koçluğun Kutsal Kitabı“nda yönetici ve liderlerin profesyonel koçluk hizmeti alarak;
- Düşüncelerini berraklaştırdıklarını,
- Kısıtlayıcı inançlarını değiştirdiklerini,
- Daha üretken, etkin ve yaratıcı olduklarını,
- Takımlarının potansiyel ve yetkinliklerini ortaya çıkardıklarını,
- Hem müşterileri hem de kendi takımlarının sonuçlarını iyileştirdiklerini, ifade eder. “ sözleri ile bitirelim.