“Eller aya, biz yaya” Kolektif Liderlik Anlayışı ile Yaya Kalmayalım…

Yazan: Neslihan Erdoğdu

“Eller ay, biz yaya” diye bir laf vardır. Toplumsal olarak bir aşağılık kompleksi duygusu taşımakla beraber aslında bir realiteye de vurgu yapmaktadır. “Ay” geleceği, vizyonu ve hayalleri temsil ederken “yaya” mevcudu, basiti, anlık olanı anlatıyor bize. İş dünyasına yönelik baktığımızda  peki gerçekten öyle mi?

“Şeylerin interneti”, “bitcoin”, “big data”, ”yapay zeka” vb kavramların konuşulduğu endüstri 4.0’ın yaşandığı bir dönemde bizim iş hayatımızın gündemi ne diye baktığımızda gördüklerimiz şöyle. Broşür bastıralım, çalışanları daha çok çalıştıralım, vergiden nasıl avantaj kazanırız, iade faturaları düzenli kesilmemiş, bölge satşılarında küçülme var, tedarikçiler  sevkiyatı yavaşlatıyor, bilgisayara güvenmeyelim biz yine normal defterlerimizi tutalım, sosyal medya önemli ama biz zaten tanınıyoruz o kadar enerji zaman harcamaya gerek var mı?

Galiba “eller aya biz yaya” sözü iş dünyasını da yansıtıyor. Biz hala günlük anlık ve operasyonel işlerle uğraşırken bir vizyon oluşturmak ve çağı, yenilikleri yakalamak konusunda geç kalıyoruz.

O halde yaya kalmayacak bir iş sahibi nasıl olmalıdır? Öncelikle endüstri 4.0 hakkında  biraz   özetleme yapmak istiyorum.

“Endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi, birçok çağdaş otomasyon sistemini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kollektif bir terimdir. Bu devrim nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel sistemlerden oluşan bir değerler bütünüdür. Aynı zamanda bu yapı akıllı fabrika sisteminin oluşmasında büyük rol oynar. Bu devrim, üretim ortamında her bir verinin toplanmasına ve iyi bir şekilde izlenip analiz edilmesine olanak sağlayacağı için daha verimli iş modelleri ortaya çıkacaktır.”* (Endüstri 4.0 platformu tanımı)

Dikkati çeken internet, veri, üretim ve satış süreçleri ile iç içe bir kavramdır. Ve bizi bilinmeyene götüren bir kavram. Ancak en büyük taksi şirketinin bir tane bile  aracının , en büyük  turizm acentasının bir tek otelinin olmadığı, nesnelerin ve sistemlerin birbiri ile konuştuğu bir dönemden söz ediyoruz. Bu dönem verimlilik, optimizasyon, hız, katma değerli ürün ve hizmetler sunarken kaynak ve enerji optimizasyonu sağlıyor. Bu kavramlara, uzak ve daha çok var diyenlerin 15 yıl önceki  e-ticarete geçiş dönemini hatırlatmak isterim. “Bu bize göre değil, kimse internetten alış veriş yapmaz, insanlar dokunmak, denemek isterler bu biz de tutmaz” diyenler yeniliklere açık ve vizyoner girişimcilerin çok gerisinde bugün. Hatta  web sitesinin garip bulunduğu yılların üzerinden çok geçmedi, sosyal medyanın çok kişisel olduğunu zannederken şirketler sosyal medya üzerinden sosyal öğrenmeyle ürünlerini ve hizmetlerini geliştiriyorlar.

O halde işin başındakiler ve karar vericilerin geleceği okumak ve vizyonerlik konularında diğerlerinden başka olması, başka düşünmesi ve yapması gerekmektedir.

Ama nasıl? Nasıl vizyoner bir lidere dönüşeceğiz, nasıl kollektif lider olacağız ve endüstri 4.0 a uyum sağlamak ve piyasadan silinip  gitmemek için gelenekselden günümüze nasıl evrileceğiz?

Bu soruların yanıtlarını yazmak kolay ancak hayata geçmesi kararlılık, zaman ve emek gerektiriyor her şeyde olduğu gibi.

Nesnelerin interneti, hizmetlerin interneti, siber-fiziksel sistemler, big data(büyük veri) gibi kavramları gündemimize almak ve ne olup bittiğini anlamak için açık, esnek ve öğrenmeye hazır olmak ilk koşul.

Aslında bu yazdıklarıma geleneksel iş sahipleri tıpkı digital devrimde olduğu gibi aman bize göre değil diyecekler, yazdıklarıma kulak kabartıp acaba ben neredeyim ve nerede olmalıyım diye düşünmeye başlayanlar için bu yazı bir fırsata dönüşecek.

O halde öyle düşünenler için bunu nasıl başaracakları konusunda da birkaç önerim olsun.

Değişen iş hayatı dinamiklerine uygun davranmak ve uyum sağlamak konusunda neler yapılabilir?

12 yıllık koçluk sürecimin büyük bölümü iş hayatına yönelik  ve çok fazla iş sahibi ile çalıştım. Bir kısmı koçluğu bilip, tanıyıp bu hizmeti istedi, bir kısmı biri önerdiği için ancak benim öğrendiğim şu oldu;

İş sahipleri özellikle aile şirketlinin birinci kuşakları şirketlerini o noktaya getirmiş olmanın haklı ama yanıltıcı gururu ile çok kapalılar. “Benim aldığım kararlar bugüne kadar hep doğruydu ve bu noktaya benim sayemde gelindi, bu yenilikler zırva “  şeklinde bakabiliyorlar. Koçluk ile biraz esneyen bakış açısı değiştiğinde fırsatları görebiliyorlar.

İşte tam da bu nedenle koçluk iş dünyasına bu dönemde çok daha fazla lazım, daha iyi duymak, fark etmek ve esnemek için.

Kurumsal taraf bu konuda daha başarılı zira daha dinamik bir yapıda bulunuyor çoğu, ancak elbette geleneksel yaklaşımlarla yönetilen pek çok şirket de yok değil. Tüm yöneticilerin kendi şirket gerçeklerine uzaktan bakabilmesine olanak sağlayacak koçlukla tanışmaları onların yaşamlarına derin katkılar sağlayacaktır.

Bilinen o ki endüstri 4.0 ve ilerisi için belirleyici olan karar mercii olan üst düzey ve yöneticiler olduğundan teknoloji alıp başını giderken insanların aynı kalması  bilimsel bakış açısına ters.

Yeni yılda yeni başlangıçlar yapmak isteyen tüm yöneticiler için koçlukla tanışmak dileğim olsun!?