Öğrenme bütünsel bir süreçtir!

Yazan: Neslihan Erdoğdu

Öğrenme bütünsel bir süreçtir. Çok mu direk bir giriş oldu?

Genel olarak öğrenme denilen şey basittir, kolaydır, formülü bellidir ya…Değil işte…

Öğrenmeyi basit bir süreç olarak görmenin aksine kompleks ve çok boyutlu olduğunu bilmek ve buna göre yaklaşmak bizi doğru sonuçlara götürecektir.

Bugüne kadar öğrenciler bu tek boyutlu bakış açısının kurbanı olmadı mı? “Çalışırsan öğrenirsin, öğrenirsen başarırsın? “ dedik yıllarca çocuklara, gençlere… Bazıları çalıştı ama başaramadı, bazıları ise başardı (not/puan/derece aldı) ama öğrenemedi. Çünkü öğrenme bu kadar basit ve yalın bir matematiğe sahip değil.

Öğrenme entegre bir faaliyet olarak, zihinsel, duygusal, bedensel ve ruhsal bir süreçtir.

Yani düşünme, algılama, hissetme, içselleştirme gibi derin yapıları barındırır. Bu yapılar birbirinden ayrılamadığı gibi birbirini destekleyen ve güçlendiren özellikler barındırır.

Bunları neden anlattık eğitimin ve öğrenmenin ciddi ve soğuk yüzlü algılanmasının tüm sorunların başı olduğuna dikkat çekmek için.

Çocuklar ve gençler neden okula gitmek istemiyorlar; okulda neşe, keyif, eğlence ve renk yok çünkü. Oysa öğrenme bir zihinsel faaliyet olarak mekanı olan beyinin özelliklerinden etkileniyor. Beyin eğlence ve neşenin olduğu yerde bazı hormonlar salgılıyor ve bu öğrenmenin kalitesini ve kalıcılığını ekiliyor.

Bu noktada beynimizin tümünü anlamak ve tümünü kullanmaya yönelik faaliyetleri dikkate almalıyız ki bütünsel bir öğrenmeden söz edebilelim.

Sol Beyin daha sıkılıkla kullandığımız ve sanki daha çok önemli bulduğumuz taraftır;

Kelimeler ve tanımlamak ile ilgili sözel , aşamalı düşünmek ile ilgili analitik, ifade edeleri sembolik kullanabilen, parçadan bütüne işleyen düşünme sistemi, zaman algısını yönetebilme ve takip, neden sonuç ilişkisine dayalı gerçekçi yaklaşımı temsil eden, sayan,ölçen ve hesaplayan ve mantıksal süreçler tasarlayıp, şablonlar oluşturan ve yaşananları bunlara uydurmaya çalışan, doğrusal bir algı ile hareket eden özellikler gösterir.

Sağ beyin ise ihmal edilmiş ve örselenmiş  taraftır;

Soyut ve dokunup hissedebilemeyen şeylerle ilgilenir,zamansızlık duygusunun deneyimlendiği, “mantıksız”, şeyler arasındaki ilişkileri görür, metaforik ilişkileri anlar,sezgisel olarak kalıplara oturmayan bir “biliş” ve “anlayış” sergiler, ilişkileri uzamsal olarak bütünsel bir algı yaratır,şeylerin farkındadır, fakat kelimeler arasındaki ilişkiler olmayabilir,bütünü görür ,mantıkla açıklanamayan çıkarımlar yapar, nedensellik ilişkisine dayanmayan bilgiler üretebilir, eğlenceli, renkli ve sınırsız taraftır.

Deneyimsel öğrenme sağ ve sol beyin faaliyetlerini ve özelliklerini birleştiren ve öğrenmenin bütünselliğini sağlayan bir süreç tasarımıdır.

Deneyim yaşarken beynin üç bölümü (sürüngen-limbik-neokorteks) birbiri ile entegre olurken, beynin her iki lobundaki nöronların etkileşimi artıyor ve bilişsel potansiyel açığa çıkıyor.Bir sorun ya da durum karşısında yaratıcı ve farklı fikirler geliştirebilmek, insanlarla pozitif ilişkiler kurabilmek, öğrendiğimiz şeyleri sürdürülebilir bir içsel kaynağa dönüştürebilmek için deneyimleri öğrenme aracı olarak kullanmakla mümkün.

Beyin oyunu, hareketi, eğlenceyi, rengi sever tıpkı çocuklar gibi…

Çocukluğumuza geri dönebilmemizi ve kendi muhteşem potansiyelimizi keşfedebilmemizi sağlayacak olan didaktik, katılımcıyı pasifize den sınıf eğitimi değil, deneyim atölyeleridir. Deneyim atölyeleri ihtiyaca yönelik tasarlandığında tam da istenilen etkiyi yaratır çünkü çocukluğumuzla yani bütünlüğümüzle bağ kurar. Bu ise katılımcıların kendi bütünlükleri içinde keşif, farkındalık ve değişim motivasyonu açısından çok büyük fırsatlar sunar.

Bilgiye erişilebilirliğin bu kadar kolay olduğu günümüzde DENEYİM yaratmak ve yaşatmak HER ŞEYDİR.